Yenişehir’de bulunan Şişe Cam’a ait iki fabrika bu gün ilginç bir olay yaşadı. İşveren sabah saat 06:00’da rapor alan işçilerin iş akdini fesh etmek için idareye çağırıyor.
Yani düşünün sabahın 6’sında sanki gündüzler çuvala girmiş gibi, adeta yangından mal kaçırır gibi işçileri sudan bir sebeple işten çıkarmaya kalkışmış.
Şişe Cam’ı Şişe Cam yapmış, 20 yıla yakın bu fabrika için canını dişine takmış işçi kardeşlerimize yapılan bu vefasızlığı kabul etmek mümkün değil. Konuyu biraz araştırdığımda aynı gerekçe ile yine Şişe Cam’a ait başka fabrikalarda işten çıkartmaların olduğunu öğrendim.
Konu Yenişehir’e gelene kadar kimsenin çıtı çıkmadı. Ama Yenişehir cam işçisi arkadaşlarının haklarını savunmak için mesailerinin bitmesine rağmen eylem yaparak fabrikadan ayrılmıyorlar. Yemek yemiyorlar. Yani küçük da olsa yapılan bu eylemler elbette dikkat çekiyor.
Kafamı kurcalayan konu şu. Yenişehir gibi KRİSTAL-İŞ sendikasına ait bir çok işçi saçma sapan bir gerekçe ile işten çıkartılmak isteniyor. Saçma sapan diyorum çünkü bir insan hasta olduğunda elbette rapor alacak. Şişe Cam gibi kaza oranı yüksek işletmelerde hasta hasta çalışmak mümkün değil. Kaldı ki bu işçe kardeşlerimiz eğer sağlıklarını kaybettiyseler belki Şişe Cam yüzünden kaybettiler. Böyle vefasızlık olur mu?
Yine aynı şişe cam yönetimi EYT’lileri de gözlerinin yaşına bakmadan bir anda kapı dışarı etmişti. Yani 20 yıl, 25 yıl yaptığı hizmeti hiçe sayarak büyük bir vefasızlık örneği göstererek kapı dışarı etmeleri yönetimin ne kadar vefasız ve acımasız olduğunu gösteriyor.
Mantıklı düşündüğümüzde şişe cam yönetiminden vefa beklemek elbette saçma olur. Çünkü işçinin durumu, düşeceği sıkıntı onların umurlarında bile değil. Onlar nasılsa işçinin aldığı maaşın belki 10 katını zahmetsiz bir şekilde alıyor. İşçiyi düşünecek halleri yok ya. Burada asıl mesele şişe cam işçisine sahip çıkması gereken KRİSTAL-İŞ sendikası.
Konu ile ilgili görüşlerini almak için sendika genel başkanı Bilal Çetintaş’ı aradım. Telefonuma cevap vermedi. Ayrıca kendisine mesaj attım mesajıma da dönmedi. Attığım mesajda cam işçisinin bazı sıkıntıları var bununla ilgili yazı yazacağımı belirtmeme rağmen dönüş yapmadı. Demek ki onun da işçinin sıkıntıları ile ilgili bir derdi yok başka işleri var.
Yenişehir Şube Başkanı Mehmet Dikmen, sendika şubelerinin içinde sesini yükselten tek isim olarak öne çıkıyor. Helal olsun. Demek ki onun önceliği işçisinin yaşadığı sıkıntılar. Konu ile ilgili hemen işçileri toplamış, küçük çaplı eylemlere başlamış. Sendikacı dediğin önce işçisinin haklarını düşünmeli. Birinci önceliği o olmalı. Sayın Dikmen’le çatıştığımız dönemler oldu, kendisini eleştirdiğim dönemlerde oldu. Ancak yiğidi öldür hakkını ver demiş atalarımız. Bu nedenle Mehmet Dikmen’i tebrik ediyorum. İnşallah yaptığı çalışmalarla gereksiz yere işten çıkartılan işçi kardeşlerimiz yeniden işlerine geri dönebilirler.
Ama içimden bir ses sendika genel merkezinin bu sıkıntı umurunda bile değil. Kim bilir belki de onlar iten çıkartılan işçilerin yerine kendi adamlarını doldurmak için çabalıyorlardır bu aralar. Belki ilk öncelikleri kendi çocuklarını şişe cam’da kaymak yerlere ya da memur yapmaya uğraşıyorlardır.
Tamam kardeşim yapın. Bal tutan parmağını yalasın da asli göreviniz olan işçilerinde haklarını birazcık savunun ya.
Fabrika yönetimlerinin yaptığı vefasızlığı siz yapmayın. Sonuç olarak siz yani sendikanın genel merkezi işçilerin alın teri ile kazandıkları paradan size verdiği paylarla bir eliniz yağda bir eliniz balda yaşıyorsunuz. Bu sıkıntılarında bari yanlarında durun. Onların dertleri ile dertlenin, onların dertlerine derman olun.
Yine bir eliniz yağda bir eliniz balda olsun eyvallah. Yaşantınız aldığınız maaşlarda gözümüz yok. Daha çoğunu yapın ama işçinizin yanında olun. O oturduğunuz koltuklar bir gün altınızdan gittiği zaman vicdanınız rahatsız olmasın.
Benimki de iş yani vicdanı olan insan böyle yapar mı?
Evet sevgili dostlar. Şişe Cam’da sıkıntılı günler yine başladı. Cam işçisi uğradığı vefasızlığın pençesinde kıvranıyor. En önemlisi de bu kötü günlerde kendisine sahip çıkması gereken sendikanın genel merkezinin işçi gibi bir önceliği yok. Eminim işçi kardeşlerimizi de en çok bu yaralıyordur.
Elbette bu sıkıntı karşısında elimden bir şey gelmez. Ama şunun bilinmesini isterim ki kalemim ile her zaman işçi kardeşlerimizin yanındayım. Benden ne zaman hangi şartta olursa olsun bir talepleri olduğunda her zaman yanlarında olduğumu bilmelerini istiyorum. Bu arada bir kez daha işçisinin derdi ile dertlenen Mehmet Dikmen’i tebrik ediyorum.